HABABAM SINIFI VE BADİ EKREM...

Hasan ESER
02 Temmuz 2014 Çarşamba 18:17
Türk sinemasının unutulmayan filmlerinden Hababam Sınıfı'nın beden eğitimi öğretmeni Badi Ekrem'i tanımayan yoktur her halde...
Hababam Sınıfı serisinden hangisi olduğunu hatırlayamıyorum!
Aklımda kalan sadece; büyük usta Şener Şen'in can verdiği Badi Ekrem karakteri ile rahmetli Kemal Sunal'ın canlandırdığı İnek Şaban'ın arasında geçen bir diyalog...
Hemen her beden eğitimi dersinde öğrencilerinin karşısına farklı bir eğitim sistemiyle çıkan Badi Ekrem, bugün yazımıza konu olan dersinde ise bizleri güldürürken düşündüren trajikomik bir kesitle çıkar karşımıza...
Badi Ekrem öğrencilerine sorar: 'Ben bu yaz nerdeydim?'
İnek Şaban, Kayseri, Gaziantep,Şanlıurfa derken bir çok Anadolu şehrini sayar, baktı ki olmuyor Trakya'ya geçerek Edirne'yi söyler. Badi Ekrem'in hoşuna gider: 'Aferin oğlum çık şimdi dışarı'
İnek Şaban: "Hocam Fransa, İspanya..."
Badi Ekrem: "Çok güzel şimdi oradan karşıya git, geç denizi..."
İnek Şaban: "Geçemem Hocam yüzme bilmiyorum!"
Badi Ekrem: "Uç o zaman oğlum, uçarak git"
Buraya kadar olan diyalog işin makara kısmı, dana'nın kuyruğu işte tam bu noktada kopuyor.
Badi Ekrem bağrını açıyor. Eşofmanın içinde; 1976 Yaz Olimpiyatlarını simgeleyen bir tişört.
Öğrencilerine Kanada'nın Montreal şehrinde düzenlenen 21.Olimpiyat Oyunlarına gittiğini anlatan Badi Ekrem: "Olimpiyatlardan kalbim kırık bir şekilde döndüm, düşünün bütün milletlerin marşı çalındı, ama bizim ki çalınmadı. Bayrağımız göndere çekilmedi" diyerek, göz yaşlarına hakim olamıyor.
Bir süre Şaban'a sarılarak ağlayan Badi Ekrem, kendisini çabuk toparlıyor ve şöyle haykırıyor: "Ağlamakla bu iş olma. çok çalışmamız lazım!"
Badi Ekrem haklı.. çok çalışmamız lazım.. lakin sadece çalışmakla da olmuyor. Sanırım biraz kafaları da değiştirmeliyiz.
Brezilya'da organize edilen ve şu anda halen devam eden Dünya Kupası organizasyonunda yokuz!
Televizyonda maçları izlerken, gazetelerin spor sayfalarına bakarken tıpkı Badi Ekrem gibi yüreğim kan ağlıyor: "Neden Türk Milli Takımı da orada değil?" diye...
Boynu bükük vatandaş Badi Ekrem, 1976'da belki de bir ütopyadan bahsediyordu.
Ben ise bu serzenişimi; 2002 Yılında Güney Kore'de Dünya üçüncüsü olmayı başaran Türkiye'nin gururunu yaşayan bir vatandaş olarak yapıyorum.
Zira zorumuza gidende bu değil mi?
Başarılarımızı egale etmemiz ve daha büyük başarılara imza atmamız gerekirken adeta geçmişe dönüyoruz, geriliyoruz!
Hadi eski dönemleri anlayabiliyorum, ülkenin 70 cente muhtaç kaldığı dönemlerde başarı beklemek elbet mümkün değil...
Hatta daha geriye gidelim isterseniz. 1950 Yılında Dünya Kupası organizasyonu bu yıl olduğu gibi yine Brezilya'da yapılmaktadır. Türk Milli Takımı yoluklara rağmen Dünya Kupası'na katılma hakkını kazanır. Ancak “Ulaşım çok uzak, uçak biletleri pahalı, o kadar paramız yok” gerekçesiyle gönderilmez Milli Takım Brezilya'ya...
Ülkemizde sefalet yılları çok şükür geride kaldı, Dünyanın 16. Büyük Ekonomisiyiz!
Uçak bilet parası bulamazken, bugün gelinen noktada Dünyanın en büyük havalimanını yapıyoruz.
Pekiyi o zaman sorun nedir?
Bence öncelikli sorun milletçe yabancı futbolcu ve teknik direktör hayranlığımız!
Halbuki Türk Milli Takımını Dünya üçüncüsü, Galatasaray'ı ise UEFA Şampiyonu yapan Teknik Direktörler Türk değil miydi?
Gerçi Beyaz Türkler, Şenol Güneş Hocamızı; "Dünya Kupasında Hacı kıyafeti giyiyor, futbolcuları Cuma namazına götürüyor" diyerek, yerden yere vurmuşlardı.
O beyaz Türklere şimdi sormak lazım: Cumhurbaşkanlığına namzet gösterdiğiniz Ekmeleddin İhsanoğlu acaba parmak arası terlik, kapri pantolon mu giyiyor?
Hazır yeri gelmişken; Ekmel Bey'in Atatürkçü olduğunu söylüyorsunuz! Atatürk'ün mayo ile denize girerken bir çok fotografları var, pekiyi Ekmel Bey'in var mı? (mutlaka vardır)
Neyse, ne anlatıyorduk nereye geldik...
Türk Milli Takımının sermayesi Türk futbolcuları...
Türk futbol takımlarının sermayesi ise aksine yabancı futbolcular...
Örneğin Fenerbahçe, kontenjan izin verse tamamı yabancı futbolculardan kurulu bir takım olurdu her halde?
Ben Foça gibi küçük bir kasabada yaşıyorum, İlçemizin amatör futbol takımına dahi CHP'li Foça Belediye Başkanı bir aralar zenci futbolcular getirmeye kalktı da, bizim eski Meclis Üyesi Metin Öngünşen duruma tepki gösterince transferler iptal edilmişti...
KEMAL SUNAL ÖRNEĞİ
Beşiktaş'ın tecrübeli file bekçisi Tolga Zengin, bundan bir kaç ay önce basına verdiği bir mülakatta şöyle demişti: "Bizim kendi insanımıza değer vermeyi öğrenmemiz lazım. Kemal Sunal'ın kendisini siyaha boyadığı 'Ortadirek Şaban' filmini hatırlayın. Siyaha boyandığı için adam yerine konan bir basketbolcuydu o filmde. Biz de maalesef yabancı hayranlığı var. Yabancılar bir hareket yapınca, genç futbolcular da aynısını yapıyor. Bir de bizim ülkede futbol gereğinden fazla konuşuluyor. Para ve rant var, kulüp başkanları siyasi liderlerden daha önemli bir konumda. Futboldan fazla konuşmamız gereken bir sürü şey var. İnsanlar aç, bunlar konuşulmalı. Bu kadar yorumcu ve eleştirmenin olduğu yerde kalite de kalmıyor ve abes bir çok şey ortaya çıkıyor."
Dikkat çeken bu manidar görüşlerinden ötürü Tolga'yı alnından öpüyoruz.
Şimdi yine Badi Ekrem'e dönmek istiyorum...
Badi Ekrem'in yürek yakan göz yaşları bir zamanlar Merhum Cumhurbaşkanımız Turgut Özal'ı da derinden yaralamış olsa gerek...
Turgut Özal, Başbakanlığı döneminde ; Bulgaristan'da baskı altında yaşayan ve ismi orada "Naum Shalamanov" olarak değiştirilen Efsanevi haltercimiz Naim Süleymanoğlu'nu ciddi bir meblağ ödeyerek Türkiye'ye getirmişti.
Beyaz Türkler o dönemde Özal'ı adeta topa tutmuşlardı.
Özal, vizyon sahibi bir liderdi. (Rahmetle anıyoruz )
Ülkemiz olimpiyatlar tarihinde ilk defa güreş haricinde altın madalyayı Naim Süleymanoğlu ile kazandı.
Süleymanoğlu, sadece Badi Ekrem'im değil, hepimizin göğsünü kabarttı.
NAİM SÜLEYMANOĞLU
1984, 1985 ve 1986 yıllarında dünyada 'yılın haltercisi' seçildi.1988 Seul, 1992 Barcelona ve 1996 Atlanta Olimpiyatları olmak üzere üç kez olimpiyat şampiyonu oldu.8 Kez dünya şampiyonu oldu, 46 dünya rekoru kırdı.Kendi kilosunun üç katından fazla kaldırarak, 'efsane' oldu.Spor otoritelerine göre 'tüm zamanların en iyi haltercisi ilan edildi.1988 yılında Time dergisine kapak oldu.60 kg’de koparmada 200 kg kaldırarak dünya rekoru kırdı.1988 yılında Seul olimpiyatlarında 9 dünya 6 Olimpiyat rekoru kırarak büyük bir zafer kazandı.1992 yılında Uluslararası Halter Basın Komisyonu tarafından “Dünyanın En İyi Sporcusu” seçildi. 02/07/2014
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.