ORDULARI İDARE ETTİM, BİR KADINI İDARE EDEMEDİM!

Hasan ESER
13 Temmuz 2014 Pazar 18:20
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, ne güzel söylemiş: "Koskoca orduları idare ettim, bir kadını idare edemedim!" diye...
Kadınları anlamak gerçekten zor! Hele ben yaşamım boyunca hiç anlayamadın kadınları... (Anlayan varsa beri gelsin)
Bana göre kadını anlamak nafile bir çabadan ibaret... (belki de benim anlayışım kıttır, bilemem)
Bir zamanlar TV reklamlarında çıkan Cihan Ünal, "Tüm kadınlar güzeldir, tıpkı çiçekler gibi... çiçekler su ister, ilgi ister" diyordu...
Son derece manidar ve anlamı içinde gizli bir teşbih bu...
Zira tüm kadınlar güzel olmasa bile her kadın kendi çapında kendisini dünya güzeli gibi görmüyor mu, bulunmaz Hint kumaşı sanmıyorlar mı kendilerini?
Neyse konuyu çok fazla dağıtmadan sonuca gitmeye çalışalım...
Bahsini ettiğimiz o meşhur reklamın yayımlandığı yıllarda kainatın en güzel kadını Türkan Şoray ile evli olan Cihan Ünal'ın o sözleri; "keşke bende Türkan Şoray kadar güzel olabilseydim" diyen kadınlar nezdinde bir teselli kaynağıydı belki de...
Gerçi tersi de olabilirdi. şöyle ki: "ey evli erkekler siz beni çok şanslı görmeyin, nihayetinde hepsi güzel" (çiçekler gibi hesabı)
İyi güzel hoş ama kaktüste bir çiçek değil mi?
Tüm kadınların güzel olduğu tartışmaya açık bir konu...
Eskiden çocuklar kendi aralarında polemiğe girdiğinde, keseri kendi tarafına yontmaya çalışan her hangi bir çocuğa; "Yok yaaa kurnaza bak... senin annen güzel mi oğlum?" diye sorulduğunda, o çocuk kasıla kasıla şu yanıtı verirdi: "Annem güzel olmasaydı babam alırmıydı akıllım"
"Güzellik göreceli bir kavramdır" sözü çok sık kullanılan bir ifadedir.
Size güzel gelen bir başkasına çirkin, başkasına çirkin görünen de size güzel gelebilir.
Henüz 20'li yaşların başında her hangi bir genç; duygularıyla değil de hormonlarıyla hareket ediyorsa; en çirkin kız bile o delikanlıya dünya güzeli görünebilir.
İnanmıyorsanız gençlik yıllarınızda; Cengiz Kurtoğlu dinlerken uğrunda ağladığınız, geceler boyunca uykusuz kaldığınız, kara sevda çektiğiniz kızların bugünkü fiziki durumlarına bir bakın... (eminim; 'iyi ki evlenmemişim o kadınla' diyeceksiniz)
Elbet 'güzel bir kadın her yaşta güzeldir' ama... kadınlar maalesef erkeklerden daha çabuk çöküyor. 35 yaşını deviren bir kadın her ne kadar bakımına itina gösterse de fiziki anlamda ister istemez SOS vermeye başlıyor.
Sadece bununla kalsa iyi..belli bir yaştan sonra çocuk doğurmanın riski, erken menopoz vs...
35 yaşında evde kalmış bir erkek olarak 'iyi ki kadın değilim' diye dua ediyorum...
Hani eskiler hep söylüyor ya; "Devir değişti..." diye... vallahi de doğru, billahi de...
Geçenlerde bir arkadaşımın annesi kızına şöyle bir uyarıda bulunuyor: "Kızım bak o çocukla ciddi değilsen oyalama o çocuğu yazık, günah..."
Yok yok gerçekten devir değişmiş...
Düşünüyorum da; Annem beni 18 yaşında doğurmuş, babam benim yaşımdayken boyunca evlatları varmış!
Ben ise armudun sapı, üzümün çöpü derken kaldım ortada...
Sadece ben mi? Tabi ki değil...
Hatun gelmiş 30 yaşına... (belki de fazlası var!)
Saçlarını bile boyatıyor ama çaktırmıyor. Sık sık rengini değiştiriyor, soranlara da 'imaj değişikliği benim yaşam tarzım' diyor. (eminim öyledir)
İnsan ömrü eskisi gibi uzun mu?
30-35 yaş, yolun yarısı sayılmaz mı?
30 yaşını geçmiş ama halen bekar bir sürü kız tanıyorum...
Hepsi de evlenmeyi daha hiç düşünmediklerini belirterek, erken evlenmenin doğru olmadığını savunuyor.
Evet bence de doğru değil.. siz 40 yaşınıza kadar hayatınızı yaşayın, feleğin çemberinden geçin... sonra erkek mi yok dünyada, nasıl olsa bulursunuz birini...
Toplum olarak; 'Televole Kültürü' anlayışında yaşamak hayat tarzımız mı oldu acaba?
Eskiden gerdek gecesinin sabahında beyaz çarşaf kirli bulunmadığı taktirde gelin kız babasının evine geri postalanırdı.
Geçenlerde genç bir arkadaşım askerden geldi. Evlenmeyi düşünüyor musun? diye sordum kendisine, bana şu yanıtı verdi: "az kullanılmış bir tane bulursam kesin evlenirim Hasan ağabey"
"Hasan Eser, boş ver şimdi bunları da sen neden evlenemedin bugüne kadar?" diye sorduğunuzu duyar gibiyim...
Şairin de dediği gibi; annemin beğendiğini ben beğenmedim.. benim beğendiğimi annem beğenmedi...
Ayrıca ben evlenmeyi düşündüğüm kadınlarda hep bir pazarlık algısı sezinledim...
Örneklemek gerekirse; niçin gazetecilik yerine daha çok para kazanabileceğin bir iş yapmıyorsun? (İyi de ben asıl mesleğimi (balıkçılık) yaparken sen bana hiç pas vermiyordun ki!)
Evlenince beni çalıştırmayacaksın değil mi?
Senin kazancın bize yetecek mi dersin? (zinhar yetmez! kuvvetle muhtemel aç kalırız)
Yani duygusallık ve aşk gibi kavramlar yok ortada...
2 yıl önce sevgili olduğum bir hatuna bazı şiirleri ezberden okuduğumda bana; 'geç bunları' dedi ve ekledi: "Çarşıda kiraya verdiğiniz sizin dükkanlardan birine iş kuralım, ben başına geçerim" (olur bende onu düşünüyordum zaten)
Şimdi de gelelim yazımızın ilk satırına...
Kadınlarla uğraşmak gerçekten zor be kardeşim...
Sevgilin miyim, yoksa esirin mi?
Bitmek tükenmek bilmeyen kaprisler, tüm kadınlarda erkeklere karşı bir güvensizlik, sürekli bir hesap sorma hali... neredesin, ne yapıyorsun, şuan kiminlesin, bu saate kadar niçin beni aramadın şeklinde ahret sorularından oluşan sayısız SMS'ler. Yüz yüze geldiğinde surat asmalar, burun kıvırmalar, laf sokmalar vs vs vs...
Ha birde senin moralin asla bozuk olamaz, her hangi bir konuyu kendine dert edemezsin, sevgilinin karşısında sürekli eşref saati modunda kalmak zorundasın...
Yok kardeşim alemin delisi ben miyim ? katiyen çekemem ! (azıcık aşım kaygısız başım)
Az kalsın unutuyorum birde; "Beni ne doktorlar mühendisler istedi... önüme ne fırsatlar geldi geçti... ama... şans sana güldü, kala kala sana kaldık işte..." modunda olanlar var ki evlere şenlik...
Evet gerçekten çok şanslıyım! Doktorluk, mühendislik vs gibi mesleği olan erkekler ile çıkmayı öncelikli tercih eden ancak kısa sürede evlenemeyeceğini anlayan hatun bana razı olunca ben çok şanslı oluyorum değil mi?
Ahh ahh... hayatta her şey insanın istediği gibi olmuyor işte...
Mesela bende Meryem Uzerli'ye aşığım ama... platonik bir aşk benimkisi ...
Ne demiş şair; Hayalle yaşayanın.......
Amma ve lakin siz bakmayın benim bugün böyle olumsuz bir tablo çizdiğime...
Kaldı ki bu dünya onlarla olmuyor, onlar olmadan da olmuyor...
Gençlere de tavsiyemdir. 30 yaşından sonra insanda ciddi derecede seçicilik, biraz vurdumduymazlık ve birazda geçimsizlik baş gösteriyor. Siz siz olun 30 yaşını geçmeden evlenin...
Not: Ülkemize bence demokrasi kavramı tam anlamıyla yerleşmiş değil... bugüne kadar sevgili olduğum kızların % 98'i şansıma CHP'li çıktı... Sürekli düşüncelerini kamuoyu ile paylaşan bir vatandaş olarak ne yapayım saklayamıyorum kendimi... Kızcağız 2 yazımı okuduğunda veya bir siyasi sohbetime katıldığında; 'eyvah ben ne yapmışım' diyerek, daha kafadan eksi puan yazıyor haneme...
Halbuki ne güzel demişti, Demirkrat Belgeselinde rahmetli Mehmet Ali Birand: "Demokrasi dünyanın en narin çiçeğidir. Onu yaşatan hoşgörüdür, uzlaşıdır, diyalogdur. " diye...
Şu an radyo dinliyorum ve Sertap Erener'in eski bir şarkısı çalıyor; Uzanmışım kumsala..
Güneş damlar içime.. Kurumuş dudaklarımda.. Unutulmuş bir beste..Yaşıyorum aheste.. Kapılmışım rüzgara.. Savrulup gidiyorum.. Şimdi çok uzaklarda.. Nafile telaşlarım..Hayattan çalıyorum.. Ni la bombe atomique.. Un amor piatonique..Umudum yarınlarda; tatildeyim 13/07/2014
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.