• BIST 9548.09
  • Altın 2495.825
  • Dolar 32.4907
  • Euro 34.5714
  • İzmir 26 °C

M. Ender Özer Yazdı

M. Ender Özer Yazdı
Türk ekonomisinde süre giden değişimleri yakından takip edenlerin kolayca gözlemleyebilecekleri bir bulgu var ki tartışmaya değer. Bildiğiniz gibi gerek ekonominin gidişme yön veren Kamu Otoriteleri olsun, gerek de Bankalar Birliği, TOBB, TUSIAD gibi baş

"Arkadaş Bizden..." Ekonomisi
[email protected] / M. Ender Özer
Türk ekonomisinde süre giden değişimleri yakından takip edenlerin kolayca gözlemleyebilecekleri bir bulgu var ki tartışmaya değer.
Bildiğiniz gibi gerek ekonominin gidişme yön veren Kamu Otoriteleri olsun, gerek de Bankalar Birliği, TOBB, TUSIAD gibi başrol oyuncularının sözcüleri olsun, yayınlar ve sözlü beyanlar ile "makro ekonomik göstergeler" hakkında sürekli iyimser ve pozitif   mesajlar vermekteler.
Aynı konuyu işleyen TV programlarında olsun, köşe yazılarında olsun yine benzer görüşler ifade ediliyor. -"Makro ekonomik göstergeler düzeliyor"...
Fakat bu yayınların yapıldığı TV programlarına ve Yayın organlarına iletilen vatandaş görüşlerinde ise “Makro ekonomik göstergelerde varsayılan bu düzelmenin genel toplum katmanlarında hissedilmediği, hatta kimi katmanlarda tersine olumsuz gelişmelerin daha yaygın olarak hissedildiği" şeklinde.
Ortada bir çelişki olduğu açık.
Ekonominin büyük aktörleri gelişmelere övgü düzüyor, Tavrının siyasi olmadığı açık olan bazı samimi itirazlarda ise "bunların hayatına yansımadığını, hatta ekonomik olarak durumunun ötüleştiğini" söylüyor.
Benim görüşüm, ortada aslında çelişki falan olmadığıdır.
Aslında, dile getirilmeyen veya getirilmek istenmeyen bir nedenden kaynaklanan paradoksla karşı karşıyayız.
Bazı örneklerle konuyu daha somut hale getirelim;
1960 -70’li yıllarda ekonominin büyük aktörleri (Kamu hariç) deyince aklımıza Koç ve Sabancı ile birlikte çok çok 4-5 büyük grup gelirdi ki onlar dahi Dünya ölçeğinde ancak “KOBİ” olabilecek büyüklükteydiler.
1980-90'larda hem Türkiye'de hem de Dünya'daki ekonomik ve siyasi değişimlerin sonucu olarak bugün yukarda saydığımız aktörlerin sayısı 50'lere yükselmiş durumdadır. Artık sadece Koç veya Sabancı demek Türk ekonomisini izah edemez.
Ortalama vatandaşın adını dahi hiç duymadığı 10'larca sermaye grubu aktör olarak ekonomideki yerini almış durumda.
Sayısı 50’lere varan bu sermaye grupları, 90’lı yılların sonu ile 2000'lerin başında Dünya'da artan para arzından da kendince yararlanmış, gerek ortaklık, gerek uygun geri ödemeli borçlanma şeklinde finansal kaynaklara ve bunun sonucu ciddi aktif büyüklüklerine ulaşmışlardır. (Sendikasyon kredileri, Sıcak para operasyonları unutulmamalıdır.) Buraya kadar olanlar Dünya'da benzeş olduğumuz ekonomilerde olanlardan pek de farklı değildi. Ancak bizim Kapitalistlerimiz ortamın da onlara sunduğu olanakları kullanarak işi biraz abarttılar.
İhtisaslaşma, Rekabet hukuku, Sosyal sorumluluklar gibi ekonomik ve sosyal gereklilikleri pek dikkate almadan her alanda “saldırgan bir tavırla” büyümeye başladılar.
Bankacılar televizyoncu,  gazeteciler  petrolcü,  gıdacılar bankacı, sanayiciler  turizmci, matbaacılar çimentocu, çelikçiler GSM operatörü, finans kuruluşları sucu filan oldular. Bu her alana “sarkmak” da onları tatmin etmedi, kendilerine servis veren yan sanayilerini de satın almaya başladılar.
Konuyu açıklayabilecek bir örnek olarak Üniversite sahibi de olan Bilkent Holding’i gösterebiliriz. Bu holdingin sahibi olduğu Tepe Grubu’nun firmalarına bir bakalım;
Tepe inşaat, Tepe Altyapı, Tepe Market, Tepe kapı doğrama, Tepe Leasing, Tepe mobilya, Tepe proje, Tepe savunma (Güvenlik şirketi), Tepe sigorta, Tepe Cinemaxx (Sinemacı!), Sports International(!), TAV (İst- Havaalanı işletme), ATU (Freeshop mağazaları işl.), Bilintur (Turizm,Otelcilik)….
Benzer yapıyı diğer Holdinglerde de görmek mümkün. Doğan Grubu’nun, Sabancı grubunun, v.s. web sitelerinde yapacağınız bir gezinti konuyu açıklar.
Bir örneğini yukarıda verdiğim bu Gruplar çoğunlukla onları büyüten ana faaliyet konuları dışında, Bankaları, Televizyonları veya Gazeteleri, Sigorta şirketleri, Lojistik firmaları, Enerji yatırımları, Reklam ajansları v.s. olan gruplar.
Türkiye’de üretilen GSYİH’nın yaklaşık %50’si bu Grupların faaliyet alanında.
Çalışanlarının aileleri ile birlikte toplam sayısı yaklaşık 3-4 Milyon civarında.
Bir başka ifade ile GSYİH’nın getirisinin %50’si Bu grupların Ortak ve Hissedarları ile Çalışanları arasında bir dengeye göre bölüşülüyor.
GSYİH’nın getirisinin kalan %50’si ise Toplumun geri kalan Altmış küsur milyonu arasında bölüşülüyor. (Belki bu nedenle bazı yabancı gazeteciler Türkiye’de bir Belçika ile Pakistan’ın beraber yaşadığını söylüyor.)
Artık belli ölçeğin altında kalmış, “KOBİ” niteliğindeki firmaların bu Gruplarla rekabeti düşünülemez. Olsa olsa onların ilgili olmadığı alanlarda servis verebilirler.
“Arkadaş bizden. ekonomisi” başlığını bu nedenle attım.
Herhangi bir ekonomik faaliyetlerinde “dışarıya” mümkün olduğunca para kaçırmamak üzere yapılanmış bu gruplar ( Aliağa’lılar ENKA’yı iyi bilirler. Bu Grubun ilçedeki enerji yatırımındaki en büyük müteahhitlerinden Çimtaş, Kasktaş ve Titaş %100 Enka kuruluşudur.) bizim ülkemize özgü bir sarmal ekonomisi oluşturmuş durumdalar.
Bu grupların GSYİH’dan aldığı pay arttıkça daha da büyüyorlar. Büyüme “her anlamda” güçlerini arttırdıkça faaliyet alanlarını küçüklerin aleyhine daha da yayıyorlar. Kendi grup şirketlerinin tedarikçi firmaları da kendileri oluyor.
Yazının başında işaret ettiğim paradoks burada oluşuyor;
“Makro ekonomik göstergeler” dediğimiz şey daha çok bu grupların faaliyetleri ile ilişkili olan göstergelerdir. Bu grupların faaliyetlerine sadece “tüketici” olarak katılan diğer toplum katmanlarına iyileşmenin yansıması, büyüklerin “izin verdiği” kadardır.
Zamanında Devletin Sümerbank işletmesine “Devlet pijama mı yapar?” diye haklı olarak karşı çıkan TUSİAD’ın ağır toplarından Sabancı grubu (ki en büyük özel sektör bankalarından AKBANK’ın da sahibi olurlar) Şu anda su ve yoğurt satmaktadırlar.
Son bir örnek; TUSİAD Başkanı Ömer Sabancı ile Demir Sabancı, plastik meyve-sebze kasası yapmak üzere Düzce Organize Sanayi Bölgesi’nde yer aldılar. (altı-üstü plastik enjeksiyon işi).
Aynı grubun CarrefourSA, DiaSA gibi gıda şirketleri düşünülürse tabii ki yaparlar.
Aliağa’nın plastikçilerine de “ Makro ekonomik göstergeler” den yakınmak kalır.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2004 | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0533 557 8894