Dizilerde aile kavramının çoğunlukla dramatik çatışmalar, toksik ilişkiler, ihanet, ensest ve şiddet gibi olumsuz temalar üzerinden ele alındığını belirten Sosyolog Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “İzleyicilerin duygusal dünyasını zedeleyen bu içerikler, aile bağlarını zayıflatmakta; ayrıca Türk insanını sürekli entrikalar içinde yaşayan bir topluluk gibi göstererek özellikle yurtdışında yanlış bir imajın pekişmesine yol açmaktadır.” dedi.
Bu tür yapımların yalnızca Türk ailesi açısından değil, uluslararası düzeyde de eleştirildiğini, bazı ülkelerde aile yapısına zarar verdikleri gerekçesiyle yasaklanmalarının dahi gündeme geldiğini kaydeden Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Dolayısıyla dizilerin döviz girdisi ve turizmdeki katkıları kısa vadede olumlu görünse de uzun vadede Türkiye’nin uluslararası imajı üzerinde olumsuz etkiler yaratabilmektedir.” şeklinde konuştu.
Aile kavramı çoğunlukla dramatik çatışmalar üzerinden ele alınıyor
Günümüz Türk yapımı dizilerinde aile kavramının çoğunlukla dramatik çatışmalar üzerinden ele alındığını dile getiren Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Aile içindeki toksik ilişkiler, ihanet, ensest ve şiddet gibi olumsuz temalar, dizilerin temel yapı taşlarını oluşturmaktadır. Bu yaklaşım, izleyiciye aileyi güvenli bir limandan çok sürekli çatışmaların yaşandığı bir alan olarak algılatabilmektedir. İyileşme, uzlaşma ve sevgi gibi olumlu unsurların arka planda kalması, izleyicilerde olumsuz bir aile algısının yerleşmesine zemin hazırlamaktadır.” dedi.
Aileyi güçlendiren yapımlar da var
Aileyi güçlendiren yapımların da var olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Gönül Dağı gibi diziler, sevgi, saygı, fedakârlık ve dayanışma gibi değerleri öne çıkararak izleyicilere pozitif mesajlar vermektedir. Bu tür yapımlar, Türk kültürünün özünü yansıtan unsurlarıyla hem Türkiye’de hem de dizilerin yoğun ilgi gördüğü ülkelerde yüksek reytingler elde etme potansiyeline sahiptir. Dolayısıyla, güçlü aile bağlarını işleyen diziler de geniş kitleler tarafından ilgi görmekte, bu da bazı yapımcıların ‘reyting alamama’ savını geçersiz kılmaktadır.” diye konuştu.
Türk insanı sürekli entrikalar içinde yaşayan bir topluluk gibi gösteriliyor
Türk dizilerinde aile temsillerinin çoğunlukla gerçek hayattan uzak ve sınırları zorlayan biçimde aşırı dramatize edilmiş şekilde sunulduğuna işaret eden Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “İhanet, aldatma, gizli sırlar ve yoğun çatışmalar abartılı şekilde işlenmekte, evlilik dışı ilişkiler ya da aile bireyleri arasındaki aşırı nefret gereksiz yere öne çıkarılmaktadır. Bu yaklaşım yalnızca bireysel düzeyde değil, toplumsal düzeyde de olumsuz yansımalar doğurabilmektedir. İzleyicilerin duygusal dünyasını zedeleyen bu içerikler, aile bağlarını zayıflatmakta; ayrıca Türk insanını sürekli entrikalar içinde yaşayan bir topluluk gibi göstererek özellikle yurtdışında yanlış bir imajın pekişmesine yol açmaktadır.” ifadesinde bulundu.
Türkiye’nin uluslararası imajı üzerinde olumsuz etkileri var
Bu tür yapımların yalnızca Türk ailesi açısından değil, uluslararası düzeyde de eleştirildiğini bazı ülkelerde aile yapısına zarar verdikleri gerekçesiyle yasaklanmalarının dahi gündeme geldiğini kaydeden Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Dolayısıyla dizilerin döviz girdisi ve turizmdeki katkıları kısa vadede olumlu görünse de uzun vadede Türkiye’nin uluslararası imajı üzerinde olumsuz etkiler yaratabilmektedir.” şeklinde konuştu.
Bazı ülkeler Türk dizilerini neden yasaklamak istiyor?
Prof. Dr. Süleymanlı, bazı ülkelerde "Türk dizileri yasaklanmalı" diyen uzmanların gerekçelerine de değinerek, “Bu görüşlerin bir kısmı, Türkiye’de dile getirilen eleştirilerle benzerlik taşımaktadır. Çarpık aile ilişkilerinin normalleştirilmesi, ihanet ve şiddetin özendirilmesi gibi temaların sıkça işlenmesi, izleyicilerin toplumsal yapılar üzerindeki uzun vadeli etkileri konusunda artan uyarılara yol açmaktadır.” dedi.
Türk dizileri Rusya’da evlilikleri zayıflatıyor iddiası
Türk dizilerinin farklı nedenlerle de eleştirildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Nitekim Rus psikolog Andrey Zberovskiy, kendi ülkesi açısından Türk dizilerinin olumsuz yönlerini dile getirirken, erkek karakterlerin idealize edilmiş biçimde sunulmasının özellikle Rus kadın izleyicilerde gerçekçi olmayan beklentiler yarattığını belirtmektedir. Ona göre kadınların eşlerini dizilerdeki ‘mükemmel’ karakterlerle kıyaslaması, hayal kırıklıklarına ve Rusya gibi ülkelerde evliliklerin zayıflamasına yol açabilmektedir.” diye konuştu.
Kültürel öğelerinin alaycı bir üslupla sunulmasına tepki var
Ayrıca, Türk dizilerinin yurtdışında yalnızca aile yapılarına değil, kültürel hassasiyetlere zarar verebilen içerikleriyle de eleştiri odağı haline gelebildiğinin görüldüğünü kaydeden Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Nitekim bazı yapımlarda, Azerbaycan gibi kardeş bir ülkede konuşulan Türkçenin, şarkılarının ve kültürel öğelerinin komiklik amacı taşısa dahi hafifletilmiş ve hatta alaycı bir üslupla sunulması, bu ülke kamuoyunda ciddi tepkilere yol açmaktadır. Bu tür örnekler, dizilerden beklenen ‘yumuşak güç’ işlevinin doğru işlemesini engellemekte; aksine, beklenen kültürel yakınlaşma yerine en yakın coğrafyalarda dahi olumsuz algılar doğurmaktadır.” dedi.
Genç kuşakların aile algısı, bu dizilerden nasıl etkileniyor?
Çocuklar ve ergenlerin çeşitli platformlarda izledikleri dizilerin hem aile algılarını hem de davranışlarını önemli ölçüde şekillendirdiğini anlatan Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, şöyle devam etti:
“Araştırmalar, gençlerin özellikle olumsuz karakterlerden etkilendiğini göstermektedir. Türk dizilerinde suçlular, dolandırıcılar, şiddet uygulayan bireyler ya da ahlaki kuralları hiçe sayan figürlerin cazip ve dramatize edilmiş biçimde sunulması, genç izleyicilerin bu tür davranışları model almasına ve geleneksel aile yapısını sorgulamasına yol açabilmektedir. Özellikle ergenler, evde sağlıklı rol modelleri bulamadıklarında dizilerdeki karakterleri taklit edebilmektedir. Bu durum aile içindeki değerler ve ilişkiler hakkında yanlış algılar doğurmakta; dizilerdeki tutkulu aşklar, dramatik barışmalar ve intikam hikâyeleri ise gençlerin gerçek ilişkilerle kıyaslama yaparak hayal kırıklığı yaşamalarına sebep olmaktadır. Yoğun dramatik temalar, genç izleyicilerde aileye dair gerçekçi olmayan beklentiler oluşturmakta ve uzun vadede aile içi iletişim ile ilişkileri olumsuz etkileyebilmektedir.”
Aileyi destekleyici yapımlar sağlıklı aile ilişkilerini öne çıkarmalı
Aileyi destekleyen yapımların, toplumsal değerleri ve sağlıklı aile ilişkilerini öne çıkaran bir anlayışla hazırlanması gerektiğini de vurgulayan Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, “Diziler, sadece dramatik öğeleri değil; sevgi, saygı, güven ve dayanışma gibi temel değerleri de izleyiciye aktarmalı, şiddet ve olumsuz ilişki biçimlerinden kaçınmalıdır. Bu yaklaşım, özellikle genç izleyicilere sağlıklı aile dinamiklerini, karşılıklı saygıyı ve empatiyi öğretme potansiyeline sahiptir.” şeklinde konuştu.
Denetim süreçlerinde sosyologlar da yer almalı
Türk dizilerinin sıkça “aşkın gücü” ve “güçlü aile bağları” temalarına odaklansa da bunların gerçekçi ve sağlıklı bir çerçevede sunulması gerektiğine vurgu yapan Prof. Dr. Ebulfez Süleymanlı, sözlerini şöyle tamamladı:
“Ayrıca dizilerin sosyal sorumluluk bilinciyle üretilmesi ve ailelerin çocuklarının izlediği içerikleri dikkatle denetlemesi önem taşımaktadır. Bu bağlamda, denetim süreçlerinde sosyologların yer alması, içeriklerin toplumsal etkiler açısından daha sağlıklı değerlendirilmesini sağlayabilir. Sosyologlar, dizilerin toplumsal yansımalarını analiz ederek, aile yapısını güçlendiren içeriklerin geliştirilmesine katkıda bulunabilirler. Sonuç olarak, genç izleyiciler üzerindeki olumsuz etkileri azaltmak için senaryo aşamasından itibaren sağlıklı aile yapılarını yansıtan içeriklerin geliştirilmesi büyük önem taşımaktadır. Böyle yapımlar, aileyi ve toplumsal bağları güçlendirerek Türkiye’nin kültürel imajına da olumlu katkılar sunacaktır.” Dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.